top of page

BİR BAŞKADIR..


EN BÜYÜK ENGEL ÖN YARGILARIMIZ VE SINIRLI BAKIŞ AÇILARIMIZ DEĞİL MİDİR?



Herkes yazdı söyledi, ben de yazmasam olmazdı. Unortodox dizisi sonrasında beni en çok etkileyen dizi oldu. Niçin çok etkilendiğimi düşündüğümde, dizide Ülkemi gördüm. Toplumun tüm farklı kesimlerine ,ön yargılarına ve korkularına nasılda güzel ve özel bir dokunuşla değinilmişti. Olaylar belli kişiler etrafında geçmekle birlikte hepsinin hikayelerinin birbirine iç içe geçmiş olması da son derece etkileyici idi. Bana birbirimize görünmez ağlarla nasıl da bağlı olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Hoş dizide bu bağlar oldukça görünür şekilde oluşturulmuştu ama kurgu mükemmeldi.Diğer yandan dizideki tüm kararterleri canlandıran oyuncuları da tebrik ve taktir etmeden geçemeyeceğim. Her ne kadar en çok

Meryem karakteri ile Öykü Karayel konuşulsa da diğer karakterler de müthişti.Yazan ve yöneten Berkun Oya’ya gelince gerçekten senaryosu ve yönetimi ile çok önemli,kaliteli bir işe imza atmış ,harikulade bir yapıt olmuş.



Ruhiye(Funda Eryiğit) karakterinin ürkekliği, çaresizliği ve kendine zarar verme sahneleri inanılmaz etkileyici idi. En çok da arabada köylerine giderken cama başını vurma sahnesinden etkilendim. Çocukluğunda tecavüze uğramış olan Ruhiye, içindeki acıyı, pişmanlığı, günahkarım duygusunu net olarak yaşattı bana. Köyüne giderek ,kendine tecavüz eden adam ile yüzleşmesi de müthişti. O kadar çaresiz görünen bu kadının bunu yapabilmeye cesaret etmesi tam bir başkaldırı hikayesi idi .Artık böyle yaşamaya devam edemeyeceği bir sırada alınan kararla gidilen köyden bambaşka bir Ruhiye olarak dönmüştü.

Gördü ki ona tecavüz eden adam da yaşamıyor. Suçluluk duygusu ile kıvranıyor.

Gerçek terapiyi kendine yaşattı. Hayatında kendine yaşattığı iltihabi durum boşaldı ve

hiç umulmayan bir şey oldu, iyileşti. Diğer yandan da yanında götürdüğü ve hiç konuşmayan oğlu ise o iyileşince konuşmaya başladı. Konuşmayan ,kendini ifade edemeyen kişi Ruhiye idi aslında. Çocuğu ise onu aynalıyordu. Ruhiye iyileştiğinde, çocukta iyileşmiş oldu.


Peri (Defne Kayalar) toplumun elit ,zengin ve kültürlü kesimini yansıtmakta. Alınan eğitim tıp

Ve psikiyatri olunca toplumun tüm kesimine hitap etmek zorunda Peri.

Psikiyatrist olarak Meryem ‘e görev gereği yardımcı olma çalışması kendi içindeki bölünmüşlüğü ve çatışmayı da su yüzüne çıkarıyor. Meryem gibileri ve Meryem’in temsil ettiği değerleri kabul etmiyor gerçekte. Sadece ben ve benim düşüncelerim doğru diyen bir ziyniyeti temsil ediyor Peri. Bir şeyleri kabul etmediğimizde ve yüzleşemediğimizde aslında kendi kimliğimizle de yüzleşemeyiz. Peri’nin durumu da işte bu.

Dizideki en büyük kırılımı da o, yaşıyor. Kendi gibi doktor olan arkadaşına yaptığı son ziyarette ağlamaya başladığında ,kendisi de fark etmese de bu, gerçek dönüşümün başlangıcı olur .Ağlama sahnesindeki performansından çok etkilendim doğrusu.


Meryem (Öykü Karayel) dizimizin görünen baş kahramanı. Müthiş bir karakter yaratılmış,

Akıllı, fikirli bir kadın ,diğer yandan çok iyi gözlemci üstelik doğalında nüktedan bir yapı. “Bunca yıl boşuna okumamışsınız doktor hanım, lafı eviriyon çeviriyon olması gereken yere koyuyon” sözü de çok gerçekçi ve yerli yerinde olmuş.

Genç bir kızın cinsel dürtülerini tamamen bastırması, bunları hiç kimseyle konuşamaması, sadece iş yapmak ve dini kurallara uyma zorunluluğu ile oluşan sıkışmışlık onu hasta eden.

Diğer yandan da gördüğü farklı yaşamlar ve evini temizlediği Sinan bey’e gizliden duyduyu aşk. Konuşulamayan bu duyguların beyinde yarattığı sıkışmışlık hissi ve bayılmalar onu Peri’ye(psikiyatır) yönlendirir. Kendinden bahsetmesi, abisini ve yengesini anlatması da dahil Sinan Bey hakkında konuşabilmesi Meryem’e iyi gelir.

Tüm değerlerini yıkarak hoca efendi’den icazet almadan abi’ye de söylemeden

Kendine iyi geldiğini fark ettiği için Peri’ye(psikiyartrist) gitmek ister. Kendi lisanında ona duyduğu minnettarlığı anlatmak için börek yapıp getirir bir gün , Peri ise böreği kabul etmez.

Peri böreği kabul etmemesini etik değerlere bağlasa da ,değerlerini ve hayatını

aşağıladığı bu kesimden almayı kabul etmemektedir. Peri ile Meryem’in ilişkileri böyle devam ederken Meryem’in yengesi Ruhiye ‘nin evden gitmesi sonrasında Meryem’in Peri’ye yaptığı ziyarette yaşanan olay hem Meryem’i derinden incitir hem de Peri’de büyük bir açılım yaratır. Psikiyatrist olmasına rağmen, Peri’nin kendini dinlediği için ona minnettarlığını sunarken konuya düz bir ifade ile Peri’nin görevim demesi Meryem’i sarsar. Hemen toplanıp odadan çıkıp dışarda bir banka oturur.Peri’nin görüşmeleri görev olarak nitelendirmesi onu üzer.Çünkü kendisi için çok farklıdır, Peri’nin yeri ve görüşmeleri.. Peri ne yaptığının hemen anlar ve peşinden koridora çıkıp Meryem’i bulur.Arayı düzeltmek için ,isterse ona börek getirebileceğini söyler. Meryem tekrar olumlu bir inanca kapılır sevildiğini zanneder.

Meryem’den ayrılırken , görüşürüz Meryem diyeceğine ,görüşürüz Hazal der.

Sonuç Meryem; Hazal, Ayşe Fatma diğerleri adları her neyse gene özel olmadığını hisseder.

İşte bu iki olayı ve hatalı diyaloğu üst üste yaşayan Peri, psikiyatrist arkadaşını ziyarette dağılır ve ağlamaya başlar.Bu durum Peri’nin arınması ve değişiminin başlangıcı olur.


Yasin,(Fatih Artman) Meryem’in abisini canlandırıyor. Dinsel kalıplar ve korkularla büyütülmüş ve namazını aksatmayan bir adam. İntihara meyilli bir eş ve iki çocukla yaşarken değerlerine uygun olmayan bir iş de yapmaktadır. Yaşamdaki tek destekçisi ise kardeşi Meryemdir. Hayatındaki diğer önemli kişi de ,akıl hocaları olan hoca efendidir.

Gerçekte çok iyi niyetli ve merhametli olan Yasin, yaşamın sıkışmışlığının ,ailesinin sorumluluğunun yarattığı öfkeyi ,özellikle eşi ve kardeşine bağırarak dışa vurmaktadır.

Bu orada hoca efendiyi hem bir baba hem de duygularını tümüyle ifade edebildiği bir psikolog gibi kullanmaktadır farkında olmadan. Bu şekilde kullanmasında ,dizide kullanılan hoca efendi karakterinin sıkı islami disipline rağmen son derece sevgi dolu bir davranış sergilemesinin de rolü büyüktür..

Tüm islami terbiye ve yaklaşıma rağmen Yasin, eşi Ruhiye ile bakire olmadığını bilerek evlenir. Ruhiye söz kesilmeden önce çocukluğunda tecavüze uğradığını söyler ve Yasin’in cevabı ise benim için kafadaki bekaret önemlidir, olur. Sevgi her şeyin üstüne geçmiştir.

Yasin sevdiği kadını ,Ruhiye’yi her haliyle kabul etmiştir. Ruhiye kendi içinde suçluluk duygusunu bırakamadığı için hastalanmıştır..


Gülbin (Tülin Özen),belkide en fazla çok yönlülüğü içinde barındıran karakter Gülbin.

En haraketli ve kavga dolu gerçek sahneleri de bence Gülbin yaşıyor dizide ve müthiş bir performans göstermiş.

Kürt kökenli bir ailenin psikiyatrist olan okumuş kızı, hasta ve yatağa bağlı bir erkek kardeş,

öfkeli ,aşırı dindar ve kapalı bir kız kardeşi var. Okuyarak kendi ,hayatını değiştirse de

Ailesi ve kökleri ile hala didişen ve çelişen bir kararter aslında. Meslektaşına yaptığı seanslarda duygularını ifade etmeden durabilse de Peri ve onun temsil ettiği değerlere aslında öfkeli. Açıkça kendini ,ailesini kimliğini ortaya koyabilecek olgunluğa ulaşmamış.

Henüz ne elit olabilmiş ne kökünü bırakabilmiş gerçekte arada kalmış ve bölünmüşlük

Var ruhunda.Meslektaşına olan duygularını da ara sıra birlikte olduğu Sinan’a anlatarak rahatlar. Birliktelikleri seks içerikli olmasına rağmen ,Sinan’ı bir nevi psikoloğu olarak kullanıyor. Öfkeli ablasının aşırı kıskançlığına maruz kalıyor. Abla okuyamadığı için kıskanıyor Gülbin’i. Onun gibi rahat yaşayamadığı için kıskanır. Kıskançlığını da Gülbin’i aşağılayarak gösterir ,öfkeli ablası.İki kzı kardeşin çekişmeleri ve saç saça kavga etmeleri de oldukça gerçek ve etkiyelici kılmış tüm diyalogları. Tüm bu çekişmelerde bahane olarak hasta kardeş

gösterilmiş ,aynı gerçek yaşamdaki gibi.


Melisa (Nesrin Cavazade) Dizideki en oturmuş karakter aslında.Neyse o gibi doğal ve rol yapmıyor. İstediği gibi yaşıyor. Uzun süreli bir ilişki yerine takılabileceği kısa süreli ilişkileri seçiyor. Yaşadığı en büyük sorun ise ülkece tanınmış herkesin sevdiği bir oyuncu olmasına rağmen ,canlandırdığı dizinin oldukça basit bir dizi olması. Bunu da sık sık dile getiriyor. Önemsemiyor gibi görünse de Peri gibi iyi eğitimli ve elit grubun düşüncesi Melisa için önemli. Peri hiç yerli dizi seyretmemesi ile övünürken, Melisa’nın dizisinin ,kendi evlerinde

Seyredildiğini görmesi üstelik annesinin de Melisa’yı beğendiğini söylemesi, Peri için önemli

Bir kabul. Bu yüzden Peri , Melisa’ya oyunculuğunu beğendiğini söyler.Melisa çok mutlu olur ,o da önemsediği gruptan kabul almıştır çünkü.


Sinan (Alican Yücesoy),kesinlikle karizmatik bir karakter olmalı ki tüm kadınlar hoşlanıyor öyle değil mi? Sinan, yalnız ve özgür yaşayan bir adam. Çok da konuşan

bir karakter değil. Niçin beğenildiğine gelince fiziğinin haricinde ,az konuşması ,iyi bir dinleyici olması olduğunu düşünmekteyim. Sinan ile ilişki de kolay gerçekte, özellikle uzun vadeli bir birliktelik beklentin yoksa birlikte geçirilen birkaç güzel saat. Gülbin için de durum bu. Canı sıkıldığında çalınacak bir kapı ,seks ihtiyacı haricinde Gülbin’in anlatma ihtiyacını da tatmin eden bir adam. Sinan ,sadece Gülbin ile birlikte değil, Melisa ile ara sıra Sinan’a takılıyor. Birliktelikleri daha eğlenceli ve daha rahat sanki.

Sinan ,Meryem’in haftada bir evine temizlik yaptığı ve aşık olduğu adam aynı zamanda.

Gerçi Meryem bu aşkı henüz kendine bile ifade edememişken ,Peri keşfeder ve Meryem’e Sinan’ı anlattırır.. Meryem eve gelen kadınları bilir ,Sinan’a portakallı kek ve börekler yapıp götürür gene de.. Kendini o eve ait hissetmek için ,Sinan’ın evinde iş yaparken kullandığı yemeni çorap ve iş kıyafetlerini bırakır..

Bu kadar kadının hoşlandığı Sinan da aslında diğer insanlar gibi beğenilmek, sevilmek kabul görmek istiyor.Çünkü annesinin onu sevmediğini ve beğenmediğini düşünüyor.Bu yüzden de annesiyle oldukça az görüşür..


Ali Sadi Hoca(Settar Tanrıöven),sıkı islami displine sahip olan hoca ,bulunulan bölgede bilirkişi ,danışılan kişi olarak da yaşamını sürdürür.Çok sevdiği eşini kaybetmesi onun hayatının ilk dönüm noktası diğeri ise kızı’nın üniversite eğitimini için okuduğu Konya’ya dönerken artık örtü kullanmayacağını babasına net bir duruşla iletmesi olur.

Bu iki olay hocayı yaşadığı mahelleden ayırır ,bununla birlikte daha özgür ,daha mutlu ve kendi gibi bir hayata başlar.

Hoca’nın kızı ise diğer önemli bir karakterdir ,filmde.Bu güzel kız dans etmekten, müzik dinlemekten hoşlanmaktadır, aynı zamanda da lezbiyendir.Aslında 2 farklı hayat yaşamaktadır, kapalı ve örtülü dini bir hayat yanında ise diğer hayat.Annenin ölümü ile seçimini yapar.Kendi istediği şehirde partneri ile daha özgür yaşayacaktır.

Yalnız baba lezbiyen olduğunu söylemeden tabiki..

dizide.Belkide karşı cinse karşı yasaklar ,çekinmelerle büyütülen genç kız seçimlerini kadın partner’e çevirmiştir bilemeyiz ama kızımız lezbiyen ve Konya’ya sevgilisi olan diğer kızla birlikte yaşayabilmek için dönüyor.O da kendi hayat

yolunda seçimini yapıyor .

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


bottom of page